YAZILAR
Sanal yaşıyoruz
Artık sanal yaşıyoruz. Alışverişi sanal dünyadan hallediyoruz. Selamlarımızı, sevgi sözcüklerimizi mesajlarla halledeli nice zaman oldu. Sevgi kelimeleri klişeleşmiş kalıplarla bir ondan bir bundan iletişim ağlarında dolanıp duruyor. Siz de bu kalıplardan birisiyle mutlaka karşılaşıyorsunuz. Hatta bazen kime gönderdiğinizi bilmeden otomatiğe bağlanmış gibi rehberinizde kim varsa hepsine sizin adınıza bu mesajlar iletiliyor.
Ne güzel?! Çoğu kere kime gittiğini dahi bilmeden size ait sevgi sözcükleri bir başkasının dilinde terennüm edile dursun, siz size gelen mesajları daha okumadan silip yeni mesajlara yer açma derdine çoktan girmiş oluyorsunuz.
Sanal yaşıyoruz artık. Mübarek gün ve gecelerde binlerce kilometre ötede yaşayan dostlara en derin sevgi içerikli dua kliplerini postalarken kendi hanemizdeki aile efradının kandilini kutlamak dahi akla gelmiyor artık.
Sanal yaşıyoruz.Doğum günleri, hatırlanası özel şeyler hep sosyal iletişim ağlarının inisiyatifine kaldı. Seslerini unutur olduk dostların. Hasbıhal etmeyeli kim bilir kaç zaman geçti saymadık bile…
Çoğu kere dost sesi yerine “Aradığınız kişiye ulaşılamıyor” mesajı karşıladı bizi.
Sanal yaşıyoruz. Hayat arkadaşı artık sanal dünyadan bize talip. Biz yakınlarımızdan sıkılıp sanal âlemin uçsuz bucaksız derinliğine salıyoruz kendimizi. Dipsiz bir okyanus gibi nerede duracağı belli olmayan derinliklerde boğulurken kimsesizlik sarıyor bir anda tüm hücrelerimizi.
Sanal yaşıyoruz. Telefonumuz arızalansa ya da kaybolsa sanki bir organımızı kaybetmişiz hissi sarıyor bizi. İnternetsiz yaşanmaz gibi geliyor bir an. Sahi yaşanmaz mı?
Televizyon, internet cep telefonu mevzusu olmadan bir gün sohbet edilmez gibi sanki.
Mimiker, jestler ne işe yarar? Kısa mesaj hatları konuşmalarımızı da değiştirdi. Anlatmadan anlaşılmak hep karşı taraftan beklenir oldu.
Sanal yaşıyoruz. Bayramlar tatille dönüşeli gönlü yaralı, yüreği ezik anne babalar arttı. Dağ başlarına şehirden uzak inşa edilmiş huzur evlerine ulaşmanın zorluğuna bir de soğuk mesajlar eklenince teselliler hep başka bahara ertelendi.
Sanal yaşıyoruz. Hep işimiz var. Her an meşgulüz. Hiç vaktimiz yok. Çocukken anne baba zaman ayıramıyor evladına. Yaşlanınca da evlatlar vakit bulamıyor ebeveynlerine. Hayatta iken onlarla görüşmede vakit sıkıntısı çekenler bilmem kabri başında ne kadar anarlar?
Sanal yaşıyoruz. Aradığımız sevgi bazen bir kedi de bazen sevimli bir köpekte, bazen akvaryumda, bazen bir kuşta ama hep bir fanusta.
Hayvanlarını her gün gezdiren bizler, onun ihtiyaçları adına peşinden koşturan, sabahın erken setlerini onunla paylaşanlara kendi anne babasını gezdirmek ağır gelebiliyor. Ne yazık…
Sanal yaşıyoruz. Yüz yüze eğitim artık tad vermez oldu. Herşey internette var.
Ne ararsan asla hayır demeyen, bütün taleplerinize evet diyen bir hazine varken kim ne yapsın okulu ve de öğretmeni.Hem bilgiye ulaşmak bu kadar kolay iken üstelik en rahat ortamlarda bunu yapabilecekken okula ne hacet?!
Bilgisayarın klavyesi sihirli bir değnek gibi seni istediğin her yere ulaştırıyor. Üstelik bir tuş kadar yakınken niçin kendimize eziyet edelim okula gidip.
Lisedeyim. Öğretmenimin yüzüne bakıyorum, gülümsüyor. Adımı söylüyor. Gözlerinde yakalıyorum sevgi ışıltısını. İple çekiyorum bir sonraki dersini. Öğrettiğinden çok sevgisi beni cezbediyor. İnsan olduğumu hatırlıyorum. Duygularımın varlığından haberdar oluyorum. Ve öğretmenimin tebessümünü çok özlüyorum…
Sılahı rahim daha bir önem arz ediyor gözümde. Anne sıcaklığı özleniyor kaç yaşında olursa olsun. Babanın varlığı ve sesi hep huzur veriyor evlada. Gülen bir göz varsa size bakan evlat olarak lütfedilmiş nice şanslılar kervanındasınız da haberdar değilsiniz. Dostun adı bile insanı ferahlatırken ne diye ihmal ederiz gül cemalini ve lahuti sesini. Koklamak varken aslını ne diye suni çiçeklerin peşinde gider dururuz?
Sanal yaşamak değil insanlığımı duymak istiyorum.
02 Nisan 2011