YAZILAR

Diliminin (Gönlümün) Dile Gelmesi Dil İledir

İfade- i beyan ayniyle insandır, demiş atalarımız.

Üslubunuz, kelimleri seçerken gösterdiğiniz titizlik, hangi sözcüğü nerede kullanacağınız aslında bizim tercihimiz olmakla birlikte bize ait çok mühim ipuçları da vermekte. İnsanın karakteri dilinin altındadır, diyenler de olmuştur. Dil, dile (gönüle) tercümanlık eder. Gönül dünyamızdan neler geçiyorsa, gönlününüz hangi ıstırapları yaşıyorsa, fikir hamuleniz nelerden oluşuyorsa, bilinçaltınızda depolanan neler varsa dil onları ifade etmektedir.

Kullanılan sıfatlar, çoğu kere iltifat için sarf edilen sözcükler, kızgınlık anında sizden yansıyan serzeniş dolu ifadeler, zaman zaman argo sözcükler, henüz gün yüzü görmemiş tahkir dolu ifadeler, ben kimim sorununun en doğal cevapları arasında yer alabilir. İnsan kendini gizleyebilir ama bir kızgınlık anında  küpte ne varsa o sızar  sözünü doğrularcasına sizi ele veren en mühim işaretler o anda deşifre edilmiş olur.

Çoğu kez dile hâkim olmak kutlu beyanlarda, ebedi saadetin de bir reçetesi gibi gösterilmiştir. Kim bana iki dudağı arasındakini ve iki bacağı arasındakini (onları günaha bulaştırmayacağını) garanti ederse, bende ona cennete gireceğine kefil olurum, diyen Allah Resulü, dilin bir bela ya da hayra götürecek bir vesile olduğunu ne güzel ifade buyurmuşlardır.

Asırlar öncesinden günümüze hitap edebilen öyle edipler, şairler yazarlar vardır ki; onların gönlümüzde yer bulması, gönül pınarlarından süzülen hakikatleri, dillerinde ifade ederken gösterdikleri hassasiyetten kaynaklanmaktadır. Geçmişte ve halen, insanların Mevlana'ya koşuyor olması, Hacı Bektaşi-ı Veli'nin öğretilerinin nice ruhlarda müthiş inkılâplar meydana getirmesi, Hoca Ahmet Yesevinin asırları aşan ifadeleri, ya bizim Yunus'un, sehl-i mümteni derecesindeki inleyişleri, yolda bulunmuş inciler gibi dinleyene usanç vermeyen söz şaheserleridir.

Evet, söze güzellik katan niyetle beraber; söz için kullandığınız sözcükler ve o sözcüklerden oluşturduğunuz cümlelerdir.
Sizden geriye kalacak olanda niyetlerinizin anlaşılmasına vesile olan, bu cümleler ve ifadeler değil midir?

Söz sizin esirinizdir. Ne zaman ki sözü söyledin, artık sizin hâkimiyetinizden çıkmış gideceği yere çoktan varmıştır. Kelimeler zihnimizdeki kavramların karşılıklarıdır. Kavramları ifade etmek için kullanırız sözcükleri. Anlam yüklediğimiz sözcükler ortak bir dilin ürünüdür.

Hava dediğimizde biz ne anlıyorsak, bu dili kullanan kişilerde aynı anlamı zihinlerinde oluştururlar. Keza; su dediğimizde, toprak dediğimizde, anne dediğimizde aynı dilin konuşanlarının zihinlerinde o kelimelere ait kavramlar uyanır. Sıfatlarda öyledir. Sıcak sıfatı bize harareti, soğuk ise bunun zıddını hatırlatır. Yine güzel dendiğinde zihnimizde insanın hoşuna gidecek temalar uyanır. Ne var ki, sıfatlar bile birbirine karışmış, bazen konuşanın ne anlatmak istediğini kavramakta güçlük yaşandığı zamanlar azımsanmayacak ölçüde artmıştır.

"Korkunç güzel" ifadesinin bizim dilimizde kullanımı olmadığı halde, "korkunç" sıfatının "güzel"le uyum sağmasını İngilizce'den çevirilerle kazandığımız bir gerçek.
"Sen manyak bişeysin", diyen kişi iltifat mı ediyor yoksa sizi tahkir mi ediyor anlamak zor.
"Deli gibi seviyorum" yerine seni "Manyakça seviyorum",
"Çay içer misiniz?" yerine "Çay alır mısınız?",
"Allahaısmarladık" yerine "Bay",
"Yıkanmak, banyo yapmak" yerine "Duş almak"

kullanımları tamamen, İngiliz kültürüne ait bir hayat telakkisidir.

"Hey ahbab sorun ne?"
"Nabersin ya!"
"Çok ciks çocuk."
"Ne iş ?"
"Waw,vooov !"
"İnanılmaz güzel !"
"N'oluyoruz oldum."
"Hastayım ona !" 

Ve daha niceleri...

Gençler arasında oluşturulan bu jargon, çoğu kere argo tabirlerle iltifatı bir farklılık olarak takdim etmekte. Hatta duyduğumuzda bile yüzümüzü kızartabilecek galiz sözcükleri dillerine pelesenk edilebiliyor. Zamanla yaygınlaşan bu tarz kullanım, gençlerdeki ifade tarzını, hitap şekillerini, daha da önemlisi saygı kavramını kendince şekillendiriyor. Oturup kalkmanın bir saygı olmadığını düşünen genç, sigara içmenin saygısızca yapılan bir davranışa dönüşmediğine, daha sonrasında kullandığı kelimelerin de anlamları ne olursa olsun saygısız bir niyette söylemediğini ifade ederek kendini savunma gereği hissediyor.
Niyetler elbette ki halis olabilir. Ama niyetlerin taşıyıcısı ebetteki sözcüklerdir. Bu anlamda seçilen sözcüklerin kamu vicdanında anlaşılır bir şekilde kabul görmesi, onların anlamlarının genel kabulü ile ilgili bir durum olduğunu da gözden ırak tutmamak gerektiğini bilmek te mühim bir konudur.

Özellikle sosyal paylaşım ağlarında, internet ortamında, duygu ve düşünceler o dile ait donanımı maalesef yeterince yansıtmadığı gibi imlaya dikkat etmeksizin yeni oluşturulan yazı dili, gelecek adına endişe uyandırıyor. Bugün kompozisyon derslerin de dahi, "gelcem, yapcam, diyo, söylüyo, diyo ki vs." tarzındaki kulanımlar oldukça yaygınlaşmış durumda. Doğru telaffuzun, doğru konuşmanın, doğru imladan geçtiği hakikatini asla unutmamak gerektiği gerçeği bir kez daha karşımıza çıkıyor.

Kızların başka bir kız arkadaşına hitap ederken abi dediği, aynı yaş gurundaki çocukların hitap şekillerindeki kabalık, incelik, zarafet ifade eden sözcüklerin suni bir hitap şekli gibi algılanır olması, ruhumuzun da kabalığa yelken açtığının ayrı bir işareti olsa gerek.

Türkçemizde düzeltme işareti ya da inceltme işareti olarak kullandığımız imi, hayatımızdan çıkaralı beri ne konuşmalarımız da ne de hitaplarımızda inceliği bulamadığımız acı bir gerçek. İlgisi var mı, bilmem ama bir işaret bile nice kabalığı zarafete çevirebiliyorsa neden bu konuşma dinamiği için de geçerli olmasın?
Neyse ki Türk Dil Kuru'mu çok önemli olan bu konuya açıklık getirerek düzeltme işaretlerine tekrar hayatımızda yer vererek bu karışıklığa çözüm bulmuştur.

Buna ilaveten;

"Oğlum sizin tiplemelerinize tapıyor",
"Bugün totem yaptık",
"Allahım yaratıyorsun takip et bari!",
"Allah boş zamanında yaratmış", gibi kullanımlar ciddi bir inanç sendromu da yaşatıyor.

Çünkü; inandığı yüce yaratıcıya, tapınma eylemini farkında olmadan kullara, eşyaya ya da başka varlıklara vermek şirk düşüncesinin tezahüründen başka bir şey değildir. Şaka dahi olsa asla kullanılmayacak olan bu tarz ifadeler yaratıcı bir kudretin sıfatlarının bilinmemesi ya da kendince tanımlamaktan doğan sıkıntılı bir durum oluşturmaktadır.

Putperest toplumlardan kalan inanış ve kabullerde totem anlayışı hâkimdir. Yine İslam inanışına göre Allah her an bir icraat içindedir. Boş ve abes işten uzaktır. "Boş vakit" nitelendirmesi, Allah'ı tanımamaktan kaynaklanan bir ifadedir ve tamamen yanlış tanımlamalardır.

Dilde ki keşmekeşlik, ruha sirayet eden bir virüs gibidir. Ruhlardaki derbederlik çoğu kere dildeki kısırlığın, tek düzeliğin, insicam bozukluğunun belirtisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çoğu kere laubali konuşma tercihleri, hayatımızdaki en mühim esasları bile bazen sıradanlaştıracak kadar kıymetten düşürebilmektedir.

Kelime ve ses, insana her zaman etki eden iki mühim kavram olmuştur. Türkçemiz hem lazıf yönüyle hem cümle kuruluş itibariyle müzikalitesi en hoş dillerden birisidir.
Niçin bu güzel dili telaffuzuyla, boğumlanmasıyla hak ettiği değerden mahrum kılalım ? 
Dilini güzel konuşanın, dilini güzel konuşamayanlara göre her zaman tesir gücü çok daha fazla olduğu bir geçektir. Türkçem ses bayrağımız diyen, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi nice şairlere ilham kaynağı olmuş, bu güzel dil elbette bunu hak ediyor.
Dilimizde açan çiçekler dilde kalmaz, nice sinesi özlemle yanıp tutuşan gönüllerde bir bahar meltemi estirir.

Söz yüce bir hakikate yol açıyorsa, söz nice gönüllerin huzura girmesi için bir vesile oluyorsa, söz varlığın tılsımlı hakikatini çözmede bir araç oluyorsa, söz insan olmanın en bariz bir farklılığı gibi bizde temeyyüz ediyorsa, söz ab-ı hayat gibi değdiği her yerde bahar esintisi oluşturuyorsa, söz asırlar sonrasında dahi işitenlerde bir hassasiyet tesir edip insana kendine gel mesajını verebiliyorsa, söz gönül imbiğinden geçip hassas ruhlarda nice hayırlara vesile oluyorsa,

Söyleyene ne hoş, dinleyene ne hoş, sözü anlayana ne hoş !

Diline hâkim olmuş, dilin iksirli gücünü hayra kullanabilen, Türkçemizin zarif ve kendisine has yapısını hayata geçirmek adına üstün gayret gösteren, dili bir iletişim aracı olmanın ötesinde, tüm kazanımlarımız için bir sigorta görüp, ona ait her değeri korumada hassas davranan nesillere sahip olmak ümidiyle...  

Tasarım: mbirgin